Karanlıktan Aydınlığa

Mevcut iktidar 20 yıldır topluma adeta nefes aldırmayan bir sistem dayatarak, özellikle azınlıklara, muhaliflere ve kadınlara her gün neredeyse yaşama şansı bırakmadı ve bugün geldiğimiz noktada iktidar ortağı olanları da hesaba katarsak artık farklılıkların, azınlıkların ve en cok da  kadinlarin  yaşama şansı kalmayacak, iran ve Afganistan’da olduğu gibi şeriat hukuku resmen devreye girecek demektir.

Yakın zamana kadar Türkiye İran olurmu deniyordu, Türkiye de önce kadınlar olmak üzere halk birseyler yapmaz ise, bu iktidarla hic süphesiz Afganistan olacaktir.

Çünkü toplumun eğitimin hakkı başta olmak üzere bir çok hakkı elinden alınıp –tıpkı  Afganistan’da oldugu gibi- her anlamda yoksullaştırılıp muhtaç hale getirilmeye çalışılıyor, ve görünen o ki; Türkiye bu son virajı alamazsa hızla  geri dönülmez bir çıkmaza saplanacaktır. 

Toplum  zaten 20 yıldır cemaatlerin eliyle ismi konulmamış şeriat yasalarına alıştırılmaya çalışılıyor ve zaten her fırsatta bir şekilde yansıtıyorlar bunu. Öyle ki bu cemaatlerin isteğiyle ve baskısıyla Istanbul sözleşmesinden çıkarak kadın düşmanlıklarını pekiştirdiler, bunu herkes biliyor. Erkek egemen zihniyetleriyle kendilerine her hakkı reva gördüklerinden, neredeyse gözlerine toz kaçtığında bile bunu kadınlara zulmetmek için bahane olarak kullanıyorlar ve tüm günahlarını en kötü şekilde, tam da “şeriat hukuku” adı altında kadınlara yüklemekten kaçınmıyorlar.

Zaten ataerkil zihniyetle erkeğin ahlakı kadına dayatılıyor, erkeğin toplumdaki itibar ve onurunun sorumluluğu kadına yükleniyor. Erkeğin malı erkeğin, kadının malı erkeğin sayılıyor, çünkü bu anlayışa göre kadın erkeğin malıdır ve dolayısıyla kadının malı da erkeğin sayılır.

Mevcut sistemde erkeğe kadını öldürme hakkı da dahil olmak üzere sonsuz, sınırsız özgürlük tanınmıştır. Erkeğin hiçbir çekincesi yoktur ve söz konusu kadın olduğunda, ne kanun önünde ne de toplum önünde davranışlarından dolayı hiçbir şekilde sorgulanmaz ya da kınanmaz. Öyleki kadın hakkını aramaya kalktığında taşlanması gereken bir günahkar olarak cezalandırılıp suçlu muamelesi görebilmektedir.

Yasalar kadına ve erkeğe eşit haklar tanısada, maalesef bugün geliştirilmeye çalışılan fiili sistem icinde  kadınlar  kanun önünde eşitsizlik yaşamaktadır.

Kısacası söz konusu kadın olunca hiçbir yasa aksini düşünmüyor ve toplum nezdinde herkes işin kolayına kaçıp sürüye katılıyor, yani söz konusu kadının hakkının yok edilmesi olunca herkes aynı safta yer alıyor. “Sözde“ demokratik yasalarla durum buysa, bu yasalar ve bu zihniyetteki insanlarla seçimden sonra bu hükümet kazanırsa ne olacak?

Bir çoğumuzun da gördügü gibi korkunç şeyler olacak.

 

Unutmayalım ki öldürmek sadece fiziksel değildir, cinayet sadece bedenin yok edilmesi değildir, sadece bir sonuçtur. Oysa hakkın yok edilmesi, iradenin yok edilmesi, yok oluş, ruhun yok edilmesi kaç ölüm demektir, yani bir bedende kaç ölüm demektir?

 

Bütün bunlar bir varsayım değil, eğer dur denmez ise çok kısa süre içinde gercek olacaktır.

 

Kadınların özgürleşmesi toplumun özgürleşmesi demektir ve bence bu zihniyete karşı direniş  muhalefetle başlar, özelliklede kadın muhalefetiyle.

Oy hakkı ve eşit vatandaşlık talebi zaten insan haklarıdır ve olmalıdır. Gerçek özgürleşme bugün sandıktan önce  eşitlik bilinci ve kararlılığıyla başlar. İranlı kadınların direnişi ve kararlılığı gibi, ama çok geç olmadan ve hala bir şans varken özgür düşüncemiz ve özgür seçimlerimiz için.

Çünkü hayatın her alanında eşitlik talebi asla göz ardı edilemez.

Bugünün yetişkin kadınları olarak sürü psikolojisine ve sürü davranışlarına direnerek, eski gelenek ve görenekleri ortadan kaldırarak yarın doğacak kızlarımızın ve oğullarımızın önünü açacağız. Karar alma organlarına daha fazla kadın göndererek ve kadın olarak haklarımızı savunanları destekleyerek cinsiyetçiliğin önüne geçmeliyiz.

Bunu hak edenin hakkını, bireyin hakkını tanıyarak başaracağız, birey olma bilinciyle eşitliği teşvik ederek, kadına erkeğin lütfu ve merhametiymiş gibi sunulan bir adaletle değil.

 

 

Bu yüzden güzelim kadınlara bu kaderi değiştirmek için çok iş düsüyor. Bu karanlıkdan kurtulmak için, elbette aydınlık bir geleceği düşleyen toplumun her kesimi için. Bu seçim ya daha karanlığa, ya da aydınlığa götürecek toplumun hem bu gününü hemde yarınını..

PEDAGOG – SU DOĞAN TUĞRUL.  İSVİÇRE

By Anadolunun Sesi Tokat

yazar hakkında bilgi